Birçoğumuz duygularımızı bastırmayı “kontrol” zannederiz. Üzüldüğümüzde belli etmemek, öfkelendiğimizde susmak ya da korktuğumuzda soğukkanlı görünmek, güçlü olmanın işareti gibi gelir.
Ama duygular bastırıldığında yok olmaz; yön değiştirir. Zira her duygu bir enerji barındırır ve enerjiler kendiliğinden yok olmaz ancak dönüşebilir. Örneğin; bastırılan öfke, bedende gerginlik ya da ağrı olarak; bastırılan üzüntü ise isteksizlik veya tükenmişlik olarak ya da çok çeşitli somatik belirtilerle kendisini gösterebilir.
Bazen “hiçbir şey hissetmiyorum” diyen bir kişi, aslında çok fazla duygu hissettiği için hissettiği hiçbir duyguyu anlamlandıramamaya başlayabilir. Bu, ruhun kendi kendini koruma biçimidir. Ancak bu durum uzun vadede kişinin kendisiyle bağlantısını zayıflatır. Duyguları bastırmak kısa vadede güvenli hissettirse de uzun vadede bizi kendi içsel dünyamızdan uzaklaştırır.
Terapi süreci bireyin duygularını bastırmadan onlarla kalabilme kapasitesini artırırken onları anlamlandırabilme ve sindirme sürecinde profesyonel bir yaklaşım sunar. Öyle ki insan ancak hissettikçe canlı kalır.
Yazar: Klinik Psikolog Emine Kıyga
